for Dummies Türkiye, bir Nobel Yaşam markasıdır.
Blog
Son Yazılar
Kara Ölüm ile Baş Etmek



1346-1353 arasında Avrupa dehşet verici bir hastalıkla tamamen harap olmuştu: veba. Tarihçiler bu dönemde hastalığın Avrupa nüfusunun yüzde 30’u ile 60’u arasında bir kısmını öldürdüğünü tahmin ediyorlar; bu en azından 75 milyon kişi demek ve belki de 200 milyon. Düşük rakam Birleşik Krallık’ta yaşayan insan sayısından fazladır ve yüksek rakam Amerika Birleşik Devletler nüfusunun üçte ikisidir. Bu sayıları kavramak zor olabilir, bu nedenle belki şöyle düşünmek daha doğru olur: Yaşadığınız yerdeki nüfusun üçte biri ile yarısı arasında bir kısmının kısa bir sürede öldüğünü düşünün. İşte böyle olmuş olmalı.

Dört Bir Tarafı Dolaşmak: Ölüm Batıya Geliyor

Büyük veba salgını muhtemelen 1346’da başladı. Bugün insanlar hastalığın böyle salgın hâline gelmesine “Kara Ölüm” diyorlar fakat bu terim on dokuzuncu yüzyılda kullanılmaya başladı ve o dönemde kullanılmıyordu. O zamanlarda insanlar ona “kıran” derdi.

Tarihin en büyük ironilerinden biri vebanın etkinliğinin kısmen on üçüncü yüzyılda gerçekleşen ticaretin muazzam bir şekilde büyümesinden kaynaklanmasıdır. Bu dönemde yerleşen nispeten yeni, daha hızlı ve daha verimli ticaret güzergahları ölümcül kargonun hiç olmadığı kadar hızlı yolculuk etmesine neden oldu.

Vebanın kökeninin izini sürmek

Çoğu tarihçi vebanın Cengiz Han’ın soyundan gelen Moğollar arasında çıktığında hemfikirdir. Moğolların (Altın Orda Hanlığı’nın) on üçüncü yüzyıldaki başkenti günümüzde Rusya’da, Hazar Denizi’nin kuzeybatısında bulunan Saray’dı. Batı Avrupa’dan binlerce kilometre uzakta olsa da, veba Saray’dan inanılmaz hızlı bir şekilde yayılmayı başardı.

Bu konudaki en kuvvetli teori hastalığın Volga Nehri civarında yaşayan ve Moğolların kürkünü İtalya’daki Cenovalı tüccarlara sattığı sincap popülasyonunda başladığı şeklindedir. İtalyan Cenova şehrinin Tanais’te bir ticaret istasyonu vardı ve hastalık buradan kolayca bölgenin geneline yayılıyordu.

Avrupa geneline yayılmak

Veba Akdeniz’e ulaşır ulaşmaz durdurulamaz hâle geldi çünkü hastalık sıçanlar arasında son derece hızlı bir şekilde yayıldı. Aslında hastalığın kaynağı kemirgenlerin üstünde bulunan bitlerde ve pirelerde taşınan bir bakteriydi. Taşıyıcı kemirgen öldüğünde, pireler ve bitler öylece başka bir kemirgene ya da pek çok başka kemirgene geçtiler. Bu pireler en sonunda insanlara ulaştı ve onlar da hastalığı birbirlerine bulaştırdı.

Denizde seyahat etmek

Bütün Akdeniz limanları sıçanlarla doluydu ve bunların çoğu hızla yüzlerce kilometre uzaktaki başka limanlara taşındılar.

İskenderiye, Venedik ve Cenova gibi liman şehirleri Avrupa’da vebanın vurduğu ilk yerlerdendi. Sicilya da bir başkasıydı ve adadaki bir noter olan Gabrielle de Mussi vebanın ilk temasını şöyle anlattı:

Eyvah! Gemilerimiz limana yanaşıyor fakat bin denizciden taş çatlasın onu hayatta. Evlerimize ulaşıyoruz; akrabalarımız... Her taraftan bizi ziyaret etmeye geliyor. Vah bize ki onlara ölümün oklarını fırlattık!... Evlerine döndükten sonra onlar da kendi ailelerine hastalığı bulaştırdı, onlar da üç gün için de ölüme yenik düşüp tek bir toplu mezara gömüldüler. Görev icabı... Ziyarete gelen rahipler ve doktorlar hasta düşüp... kısa süre sonra öldüler. Ey ölüm! Zalim, acı, dinsiz ölüm! Sefaletimize ağıtlar yakıp uçmaktan korktuk, fakat kalmaya da cüret edemedik.

Karayı geçmek

Hastalık Avrupa ana karasına ulaştıktan sonra inanılmaz bir hızda ilerledi. Bu yayılma kendileri de hastalık taşımalarına rağmen hastalığın görüldüğü yerlerden kaçarak onu yeni bölgelere taşıyan insanlar sayesinde oldu. Ayrıca hastalık taşıyan çok sayıda mal gemilerden indirilip karadan taşındı ve bu da hastalığı korkunç bir hızla yaydı.

Rusya’nın içlerinde 1346’da ortaya çıktıktan sonra veba iki yıl içinde her yerdeydi. 1348’e gelindiğinde İtalya, Fransa ve İspanya genelinde salgın hâlindeydi ve Manş Denizi’ni geçerek Britanya ve İrlanda’ya ulaşmıştı. Güneyde, Mısır’da, Suriye ve Filistin sahilindeydi (eski Haçlı krallığı olan Outremer de dâhil olma üzere) ve Yemen’e kadar ulaşmıştı.

Kusursuz üreme ortamını hazırlamak

Orta Çağ dünyası tehlikeli bir yerdi. Hastalık bir tarafa, bir balta ya da sopa darbesi yemeniz, kılıç yarası almanız ya da okla vurulmanız oldukça olasıydı. Savaş Orta Çağ dünyasının bir sabitiydi; hastalığa yakalanarak ölme olasılığınız neyse savaşta ölme olasılığınız da o kadardı.

Vahşi ölüm potansiyeline ek olarak, Orta Çağ genel itibariyle inanılmaz ölçüde sağlıksızdı. Temizlik -ya da onun olmayışı- önemli bir meseleydi. Temizlik ve hijyene dair fikirler gerçekten de çok temel düzeydeydi. Banyo yapmak az kişinin sahip olduğu bir lükstü ve genellikle şüpheyle karşılanırdı. Zengin insanlar temizdi, en azından görünüşte, çünkü kraliyet sarayına kirli gitmek olmazdı. Fakat Orta Çağ insanları mikropların ve enfeksiyonların hastalığa neden olabileceklerini bilmiyordu, bu yüzden onlara karşı kendilerini korumadılar. İronik bir biçimde, vebadan sonra banyo yapmanın popülerliği azaldı çünkü insanlar onun hastalığın yayılma yollarından biri olabileceğinden şüpheleniyordu. Yani Orta Çağ tarihindeki en büyük hastalık insanları daha az yıkanmaya teşvik etmişti!

Kişisel temizliğe ek olarak sanitasyon ve yiyecekler de başlıca sorunlardandı:

✓ Yoksul insanlar kendilerinin ve başkalarının dışkısı yakınında uzun süreler geçiriyordu. Doğru düzgün drenaj sistemleri inanılmaz ölçüde nadirdi ve insani atıkla baş etmenin en yaygın yöntemi onu yığınlar hâlinde sokağa atmaktı. İnsani atıklar çoğu zaman yerel su kaynağına yakın bir yere ve hatta onun içine atılıyordu ki bu çoğu insanın her türlü bakteriyle enfekte olmuş sudan içtiği anlamına geliyordu.

✓ Bozuk et önemli bir meseleydi. Eti saklamanın en yaygın yolu tuzlamaktı, fakat insanlar sıklıkla bozulmuş et yerdi. Etin az bulunur olması ve fiyatı insanların ellerine ne geçerse yedikleri anlamına geliyordu.

Bu şartlar ve insanların iç içe yaşamaları da hesaba katılınca hastalıklar ve enfeksiyonlar çok büyük bir hızla yayıldı. Sanitasyonun nispeten iyi olduğu manastırlar gibi topluluklar bile salgın hastalıklara karşı savunmasızdı ve dar bir alanda yaşayan insan sayısının fazlalığı nedeniyle abbeyler (manastır benzeri yapılar) genellikle yaşamak ya da yardım istemek için riskli yerlerdi.

Orta Çağ Tarihi for Dummies

Beşinci yüzyıldan on altıncı yüzyıla 1000 yıllık korkunç bir tarihi bir çırpıda öğrenin. Kıtlık, veba ve halka açık idam nedeniyle Orta Ç...

Kitabı görüntülemek için tıklayın.
Tarih: 16.03.2020
Etiketler: Veba, Kara Ölüm, Hastalık, Bulaşma, Salgın, Ticaret, Avrupa, Orta Çağ, For Dummies


Facebookta Paylaş | Tweetle