Bir komplo teorisi, birinin ya da örgütlü bir grup insanın art niyetle, gizli bir faaliyet yürütmekte olduğuna ilişkin bir düşüncedir. Polis veya mahkemeler bir suç işlemek üzere komplo (art niyetli bir adamın ya da onun tayfasından oluşan bir grubun bir araya gelip hırsızlık, adam kaçırma, yağmacılık ya da diğer vatandaşlara karşı zararlı bir eyleme girişmek üzere plan yapması) kuran suçluları genellikle cezalandırır. Kısacası, komplo kurmak özünde bir suçtur.
Komplo (conspire) sözcüğünün kökü Latince conspirare’den gelir ki sözcük anlamı “birlikte nefes almak”tır. Bu anlam komplocuların birlikte fısıldaşmalarına atfen böyle genişlemiş olabilir; ne de olsa antik Roma’da bolca komplo söz konusuydu.
En temel içeriği, kaynatılıp süzüldüğünde komplo teorileri iyiyle kötünün arasındaki mücadeleyi belirleme çabası hâlindedir ama bu defa bu çaba çok daha büyük ve sıklıkla dünya çapındadır. Bir James Bond filmindeki kötü adamlar gibi, komplo teorileri küresel çapta olabilir ya da çoğu öyledir; işin içinde süper suçlular, fesat dâhiler, megalomanyak trilyonerler, şeytani kötü ruhlar ya da hatta dünya dışı işgalciler vardır. Bu özneler tutkulu bir şekilde her şeye (toplum, din, ekonomiler, belli ırklar ya da onların bir bileşimi) sahip olmak, her şeyi kontrol etmek veya yok etmek istemektedir.
Komploların sırf kendi çıkarlarına hizmet etmek için çalışan ve siyasi, askerî, ekonomik ya da düpedüz bir üstünlük oluşturma gibi belli durumları yaratabilecek çok küçük bir sınıf ya da entrikacı grubuyla var olduğu düşünülür.
Daha ileriye gitmeden önce terminolojiyle ilgili bir küçük detayı açıklamakta fayda var: Birçok yazar komplo teorileri hakkında kitap yazmıştır ve onların çoğu açısından komplo teorisi terimi tam da bir küçümsemedir ve aynısı, birini komplo teorisyeni diye anmakla ilgili olarak da geçerlidir. Biz böyle hissetmiyoruz. “Alüminyum folyo sarılı külah giyen ay yarasası” bize göre daha doğru bir küçümseme olur. Biz komplo teorisyenliği terimini kullanırken ya da birini komplo teorisyeni diye andığımızda, komploları açıklamakta olduğunu iddia eden kişiler hakkında konuşmaktayızdır. Özetle, bu terimlerin kendileri onlara inanıp inanmadığımızı ima etmez.
Komplo teorisyenliği nedir?
Son iki asırda ve özellikle de son 50 yıl ya da ona yakın bir zaman dilimi içinde, dünyanın her yerinden insanlar komplo teorisyenliğini benimsemişlerdir. Bir komploya gönderme yaptığımızda, sözlükteki tanımına uygun (bazı kötü niyetli ve karanlık karakterler tarafından kötü ya da zararlı bir şeyler yapmak üzere hazırlanan kurgu) gerçek ve eski tarz bir komployu kastetmekteyizdir.
Daha ılımlılar söz konusu olduğunda, komplo teorisyenliği o kadar da kötü sayılmaz. Demek istediğimizi anlamışsınızdır; bu tür insanların akıl sağlığı gayet yerindedir ama yine de satın aldığı her şeyin fiyatının New York veya Cenevre’deki bir avuç banker tarafından kontrol edildiğine ya da BM’nin ABD hükûmetini ele geçirmek istediğine veya Ulusal Güvenlik Kurumu ajanlarının, bademcikleri alınırken boynuna yerleştirilen bir mikroçiple hareketlerini izlemekte olduğuna ilişkin düşüncelere sahiptir.
Sorun şu ki bu tür düşünme biçimi giderek yaygınlaşıyor ve dünya çapındaki her olayı komplo teorisyenliğinin karanlık süzgecinden geçirerek gören yepyeni bir tür sosyal yorumcu, yeni bir tür dünya görüşü doğmuş bulunuyor.
Komplo teorisyenliği evreni, bir şeylerin nedensiz yere geliştiği rastgele bir yer değildir. Bunu Michael Barkun A Culture of Conspiracy: Apocalyptic Visions in Contemporary America (University of California Press) kitabında şöyle ifade etmektedir:
✓ Hiçbir şey kazayla olmaz: Dünyada olup biten her şey niyet güdülerek birinin (ya da bir şeyin) Büyük Tasarım’ı doğrultusunda gerçekleşir.
✓ Hiçbir şey göründüğü gibi değildir: Kontrol kim ya da neydeyse o rolünü ve kimliğini gizlemektedir. Aslında, masum görünmek, suçlamaları savmak ya da sadece yalın bir şekilde saklanmak için kendi yollarından çıkarlar.
✓ Her şey birbirine bağlıdır: Detaylı ve fesat bir tasarım, kazaları olanaksız kıldığından rastlantı diye bir şey yoktur ve bütün art niyetli güçlerin desenleri birbirleriyle bağlantılıdır. Bundan dolayı, her yerde bulunan sayılar, tasarımlar, olaylar veya faaliyetlerdeki bu desenleri bir tür doğru kişi görebilir, o bunu neyi araması gerektiğini bildiği zaman yapar.
Bu son madde önemlidir çünkü çoğu komplo teorisinde bir ısrar örgüsü söz konusudur ve gizli kurguların ardını ancak kendinden emin, tamamen aydınlanmış insanlar görebilir. Çoğu komplo, görünen o ki yaşamın meralarında otlamaya gitmiş koyun sürüsüne benzeyen kitleler açısından görünmezdir. Onlar gündelik olaylardan oluşan kayalıklar ardında bekleşen kötü niyetli kurtların varlığından hiç haberdar olmazlar.
İnananlar açısından komplo teorisyenliği bir şekilde rahatlatıcı olabilir çünkü bu onları evrendeki ürkütücü rastlantısallık fikrinden kurtarmaktadır. Bazıları için komplolar dinî inancın bir uzantısı gibi görünür, orada Tanrı ile Şeytan dünyada üstün gelebilmek için karşılıklı mücadele içindedir. Aslında, çoğu komplo teorisyeninin dünyanın yaklaşan sonuna ilişkin bir inançla güçlü bağları vardır. Dünyada bir seri belli olay gerçekleştikten sonra, bu “milenalistler” (Milenalistler: İsa’nın dünyada hüküm süreceği son bin yıla iman besleyenler.) bu olayların dünya üzerindeki iyi ve kötü güçler arasındaki nihai savaş Armageddon’u (Armageddon, Yeni Ahit’te geçen, Mesih ile inkârcılar arasında Mesih’in zaferiyle sonlanacak büyük bir dünya savaşıdır. Bu savaştan sonra Mesih’in kıyamete kadar sürecek 1000 yıllık iktidarı başlayacaktır.) başlatacağına inanır.
Komplo teorisyenliği ve gizli cemiyetler
Komplo teorisyenliğiyle sıkı sıkıya bağlantılı bir başka şey de elbette ki gizli cemiyetlerdir. Aslında en bilinen komplo teorilerinin çoğu, zannettiğiniz kadar yeni şeyler değildir ve onlar Yahudiler ya da gizli cemiyetlere yönelik korkuya kadar geri takip edilebilir.
Gizli cemiyetlerin komplo teorilerinin büyük çoğundaki rolünden bahsetmek önemlidir çünkü komplo teorisinin olduğu yerde her zaman onlarla sıkı bir ilişki içinde olan ve maçın sonucunu önceden bilen bir grup “onlar” mevcuttur. Bu gruplar herkes olabilir; Dünya Bankası, Bilderbergerler, Özgür Masonlar. Bu gruplar komplo teorisyenliğinin ekmeği suyudur ve onlardan biri olmadan öteki olamaz.
Komplo Teorisyeninin Düşünce Yapısını Anlamak
En mikrobik olanlarında, komplo teorisyenliğinin ateşi gerçekleri tepetaklak edebilir. Amatör ya da profesyonel bir komplo teorisyeniyle tartışmak, bir dinî tarikat mensubuyla tartışmaya oldukça benzer. Aslında, tartışmaya devam ederseniz olasılıkla sizi de komplonun bir parçası olmakla suçlayacaktır.
Komplo teorisyenlerinin zihinsel yapılarının büyük bir kısmını, her gerçek doğru ellerde çarpıtılabilir, değiştirilebilir ve hiçbiri güvenilir değildir, şeklindeki düşünceler oluşturur. Tıpkı bir tarikat üyesi gibi, komplo teorisyeni de inandığı için inanır ve kendileriyle tartışılmasına kızar. Aslında, bu düşünce yapısıyla yapılan tartışmalar, komplo teorisyeninin içinden en kötüsünü çıkarır ki bir komplo teorisyeniyle bir paranoyak arasındaki küçük farkın açıklaması da budur.
Dünya, komplo teorisyeni açısından Biz iyiler ile kötü Onlar arasındaki bir çatışmaya kitlenmiş durumdadır ve bu Onlar herkes olabilir. Bu çatışma manevi, fiziksel, ekonomik ya da felsefi -ya da onların bir bileşimi- olabilir. En kötüsü de bu söz konusu Onlar, genellikle sıkıca saflaşmış, neler olduğunu iyi bilen bir küçük grupken, Biz, derin düşünemeyen bir sürünün bilinçsizce yönlendirilmekte olan bir parçasıyızdır ve kafese girdiğimizi anlamayacak kadar da aptalızdır. Bir komplo teorisyeni olmak insan sevgisi gerektirmez. Aslında, bu makam insanlıktan nefret eden ya da onlara güvenmeyen (misantrofi) insanlar için düzenlenmiştir.
Daniel Pipes’ın, kitabı Conspiracy’de işaret ettiği gibi komplo teorisyenliğine soyunan birinin en uca kadar gitmesi gerekmez ama bu genelde birine ket vurmaya da yeter. Gerçekliği sorgulamak genelde yeterlidir, gerisine ilişkin bir fikriniz yoktur. Hafiften şiddetliye bir aralıkta bir paranoyanın eşlik ettiği bu gerçeklik kaybı, her yerde düşmanlar görmenize yol açabilir. Britanyalı komplo teorisyeni ve Yahudi karşıtı Nesta Webster her kapı çaldığında silahını eline almaktaydı; Joseph Stalin mutlak hâkimiyetinin son günlerine kadar kendisine yan bakanları bile öldürtmüştür.
JFK filminin yönetmeni Oliver Stone, bir defasında “Gerçekler paranoyaklardan sorulur.” demiştir. Ama şunu da söylemiştir: “Gerçeğe kim sahip ki? Bilinciniz kime ait? Kolomb hakkında, Washington ve kölelik nedeniyle yapılan İç Savaş hakkında, I. Dünya Savaşı, II. Dünya Savaşı ve Nazizm’e ve kaynakların Japonya tarafından kontrol edilmesine karşı... yürütülmüş sözde mücadeleler hakkında çok ciddi kuşkularım var. Gerçekten doğup doğmadığımı, ebeveynlerimin kim olduğunu bile bilmiyorum.”